17 Mayıs 2024 - Cuma

Şu anda buradasınız: / İMAM ZÜHRİ’NİN HAYATI VE YAHUDİ ORYANTALİST GOLDZİHER’İN ONUN HAKKINDAKİ YALANI
İMAM ZÜHRİ’NİN HAYATI VE YAHUDİ ORYANTALİST GOLDZİHER’İN ONUN HAKKINDAKİ YALANI

İMAM ZÜHRİ’NİN HAYATI VE YAHUDİ ORYANTALİST GOLDZİHER’İN ONUN HAKKINDAKİ YALANI Mehmet Fırat

Asıl adı Muhammed Bin Müslim, künyesi Ebubekir olan İmam Zühri, Hicri 51’de (Miladi 671) Medine-i Münevvere’de Kureyş kabilesine mensup Zuhret’ul Kareşi ailesinin çocuğu olarak dünyaya gelmiştir. Babası Müslim Bin Ubeydullah, Emeviler’ekarşı Abdullah Bin Zübeyir’in ordusunda savaşmış, Zühri daha çocukken hayatını kaybetmiştir. 
Kimsesiz yetim bir çocuk olarak büyüyen İmam Zühri, Kur’an-ı Kerim’i küçük yaşlarında öğrenmeye yönelmiş, 80 gecede ezberlemeyi başarmıştır. Abdullah Bin Saleb’ten kavminin nesebini de öğrenen Zühri, İslami ilimlere, özellikle de Hadis ilmine ilgi duyan bir kişilik kazanmaya başladı. 
Enes Bin Malik, Abdullah Bin Ömer, Cabir Bin Abdullah El-Ensari ve Sehl bin Sad olmak üzere ondan fazla sahabeden ders alana İmam Zühri,daha sonra da Said bin el-Müseyyeb, Urve bin Zübeyir, Ubeydullah bin Abdullah bin Mesud ve Ebu Bekir bin Abdurrahman gibi tabiinden büyük alimlerin ders halkalarına iştirak etmiştir. 72 yaşında Hicaz’da vefat eden İmam Zühri, Müslümanların duasına nail olabilmek için naşının bir geçiş güzergahına defnedilmesini vasiyet etmiş, bu vasiyeti üzerine de bugünkü Hicaz hattının geçtiği güzergaha defnedilmiştir.
İmam Ebu Davud’a göre İmam Zühri 2200 hadis rivayet etmiştir. İmam Müslim ise kitabının mukaddimesinde İmam Zühri ile ilgili,“Eğer Zühri olmasaydı sünnet zayi olacaktı. O, halife Ömer bin Abdülaziz’in emriyle hadisleri topladı.”sözlerini dile getirmiştir. İmam Zühri’yi metheden cerh ve tadil ulemasının yanı sıra, İbn Sad daTabakatı’nda,“Zühri güvenilir biriydi, derin bir ilme sahip, hadis-rivayet fenninde mahir ve fakih idi.” demiştir.
İmam Nesai,“Resulullah’tan en iyi isnatla yapılan rivayetler, Zühri’nin rivayetleridir.”, İmam Ahmet Bin Hanbel,“En iyi hadisçi Zühri’dir ve en iyi isnad metoduna o sahiptir.”,İbn Habban,“Zühri aslında 10 tane sahabeyle görüşmüş biridir. Asrının en zeki adamıdır. Ahbarların metnini en iyi koruyandır. Büyük bir fakihtir. İnsanlar ondan rivayetler yapıyordu.”,İmam Zehebi  Tezkirat’ul Huffaz adlı eserinde,“Zühri hafızların (hadis hafızları) sembolüdür, imam, hafız ve hüccettir.” Ve İbn Hacer el-Askalani Tehzib de adlı eserinde, “O fıkıh ve hadis hafızıydı. İmamlardan biriydi, Şam ve Hicaz alimiydi.” şeklindeki kanaatlerini İmam Zühri hakkında belirtmekten geri durmamıştır.
İmam Zühri, uslu’ul hadis ile cerh ve tadil ulemasının ittifakıyla bu alanda otorite olduğu kabul edilmiştir. İmam Zühri’den rivayet yapan âlimleri şu şekilde sıralayabiliriz; İmam Malik bin Enes, İmam Ebu Hanife, Ata bin Ebi Ribah, Ömer bin Abdulaziz, Süfyan bin Uyeyne, Leys bin Sa’d, İmam Evzai, İbn Cüreyc, İmam Müslim ve İmam Buhari. Her 4 sair sünen kitabı da dahil, İmam Malik’in Muvatta’sı, İmam Şafii ve Ahmed bin Hanbel’in müsnedleri başta olmak üzere hiçbir muhaddis ve hadis hafızının tahricinde İmam Zühri’nin mevzuları veya rivayetlerinin geçmemesi mümkün değildir.
Sünnet düşmanı ünlü Yahudi müsteşrik Ignaz Goldziher, İmam Zühri’nin bu olağanüstü ilmi kariyerini gölgelemek için elinden geleni yapmıştır. Bir taraftan Zühri’nin Emevi halifelerinin sarayında kiralık bir hadisçi olduğunu ileri sürmüş, diğer taraftan ise Kubbet’üs Sahra kıssasını kullanarak İmam Zühri’yi karalamak için dönemin halifesinin mevzu hadisçisi olduğu iddiasında bulunmuştur. 
Öncelikle şunu belirtmeliyiz ki İmam Zühri, halifeler döneminde olduğu halde onlara hadis konusunda zerre kadar taviz vermemiştir. Konuya ilişkin olarak bir, iki kısa mevzuyu zikretmekte fayda vardır. İbn AbduRabbu’nun Akd’ül Ferid adlı eserinin birinci cildinin altmışıncı sayfasında şöyle bir kıssa geçiyor; “Zühri, Emevi Halifesi Velid bin Abdülmelik’in sarayına girince, Velid kendisine bir hadis sorar. İmam Zühri cevaben, “Ey Mü’minlerin Emiri, bildiğiniz hadis yanlıştır” diyerek halifeyi uyarır. Halife ise saygıyla bu cevabını karşılar ve orada hatasını düzeltir.” 
Görülen şu ki bu muhaddis İmam, monarşik bir hükümdara karşı dahi taviz vermemiş, duruma ilim ve nasihatle yaklaşarak hakkı ifade etmekten geri durmamıştır. Eğer İmam Zühri, mal ve makam düşkünü biri olsaydı halifeye itirazda bulunmazdı. 
İmam Zühri ile alakalı aktaracağımız bir başka kıssa ise, İbn Asakir’in Şafii senediyle naklettiği bir rivayet: 
“Hişam bin Abdulmelik, Süleyman bin Yesar’a,“O ağır iftirayı ortaya atanlar sizden bir gruptur. Bu olayı kendiniz için kötü bir şey sanmayınız, tersine o sizin için iyidir. O grubun içinde bulunan herkes payına düşen günahın cezasını görecektir. Suçun büyük bölümünü omuzlarında taşıyan o grubun elebaşıysa büyük bir azaba çarpılacaktır.” (Nur,11) ayetini okuyarak, “Kimdir o elebaşı?”sorusunu yöneltir. Süleyman bin Yesar ise, “O elebaşı Abdullah bin Ubeyy bin Selul’dur.”cevabını verir. Hişam ise, “Yalan söyledin o ancak Ali bin Ebu Talib’tir.”diyerek karşılık verir. İmam Zühri, kendisine ulaşan haberin ardından kızgın bir halde Hişam bin Abdülmelik’in yanına gider. Hişam tekrar sorar, “Ayette geçen elebaşı kimdir?” İmam Zühri, Süleyman’ın dediğini tekrar ederek, “Abdullah bin Ubeyy bin Selul’dur” der. Hişam, İmam Zühri’yede “Yalan söyledin, o Ali bin Ebu Talib’tir” diye çıkışır. Ancak İmam Zühri ise, “Vallahi eğer yalan helal olsaydı ben yine yalandan uzak duracaktım. Aldığım sahih rivayetlerde bu sorunun cevabı Abdullah bin Ubeyy bin Selul’dur.” Zühri’nin görüşünde ısrar etmesi üzerine Hişam, kızarak onu saraydan çıkarmıştır.”
Bu derece tavizsiz bir âlim, Emevi halifeleriyle hangi alanda güçlü bağlara sahip olabilir? 
Ignaz Goldziher’in İmam Zühri’ye attığı iftiralara cevap vermeden önce, iftiranın hikâyesini yazmakta fayda var. Şöyle ki Abdülmelik, Şam ve Irak halkını hac ve Kâbe ziyaretinden alıkoymak ve bu plânını da dini bir kılıfa büründürmek için sözde dostu olan Zühri’yi hadislerle devreye sokar ve Zühri de sözde,“Ancak üç Mescid için sefere çıkılır. (ziyaret edilir) Mescid-i Haram, Mescid-i Nebevi ve Mescid-i Aksa.” (Buhari, Müslim) şeklindeki hadisi uydurur.
Goldziher’in yukarıdaki mezkûr iftirasını birkaç aşama ile deşifre edelim: 
Birincisi; tarih rivayetlerindeki Kubbet’üs Sahra’nın tamirini yapan Velid İbn Abdulmelik’tir. Bu rivayetin kaynağı İbni Asakir, Taberi, İbni Esir, İbni Haldun ve İbni Kesir’dir. İkincisi; Kubbet’üs Sahra ziyaretini yapan halkın niyeti hac değil, ibadet kasıtlı bir ziyarettir. Elbette ziyaretler esnasında halkın arasında bazı bid’atler oluşuyordu ve bu durum, akide ulemaları tarafından yapılan uyarılar ile düzeltilmeye çalışılıyordu. Üçüncüsü; Eğer Abdülmelik haccı engelleseydi, asrın uleması tarafından tekfir edilecekti. Çünkü haccı engellemenin hükmü kesinlikle küfürdür. Dördüncüsü; İmam Zühri doğumu Hicri 51. yıldır. Abdullah Bin Zübeyir ise hilafet makamına Hicri 73. yılda oturmuştur. Bu demek oluyor ki, Zühri, Abdülmelik halife olduğunda henüz 22-23 yaşlarında bir gençti. Bu yaşta bir gencin, İslâm ümmeti üzerinde ne kadar etkisi olabilir? Ayrıca Goldziher’in iddia ettiği (sözde mevzu) hadis ile temel bir ahkâm nasıl iptal edebilir? Beşincisi; bu hadisin rivayeti sadece Zühri tarafından mervi değildir. Buhari ve Ebu Said-i el-Hudri haricinde Müslim de üç yerden bu hadisi rivayet ediyor. Zühri de Cerir ve İbni Veheb’ten rivayet ediyor. Altıncısı; Zühri bu hadisi üstadı olan Said bin Müseyyeb’ten de getiriyor. Eğer amaç bu hadisle Emevi halifesinin rızasını kazanmak olsaydı, Said bin Müseyyeb Emevi devletinin çilelerini çeken biri olarak Zühri’nin bu davranışını asla kabul etmezdi. Said bin Müseyyeb hicretin doksan üçüncü senesinde vefat etmiştir. Bu tarih, Abdullah Bin Zübeyir’in şehadetinden yirmi sene sonrası oluyor ki, Said bin Müseyyebbu kısa zamanda Mekke üzerine yürüyen Emevi ordusunun o zulmünü nasıl unutur ve onlara nasıl hüsnü teveccüh gösterir?
Sonuç olarak sünnet düşmanlarının, özellikle hadis ravilerinin imamlarından sayılan Ebu Hureyre ve İmam Zühri gibi âlimleri hedef haline dönüştürme gayretleri İslam’ın temel sacayaklarından olan Sünneti Seniyye adına büyük bir tehlike arz etmektedir. Kur’an’ı yaşamsallaştıran Hz. Resulullah’ın fiil, söz ve onaylarının ümmete nakledilmesini sağlayan sünnet/hadis ekolünün bu sahabe ve tabiilere yönelik bu tür hedef haline getirilmesinin masum bir tarafı olamaz. Bu şahsiyetleri hedef alan kimselerin asıl hedeflerinin sünneti tamamen değersizleştirerek alemlerin Rabbi olan Allah’ın evrensel hayat nizamı olan Kur’an-ı Kerim’i önce buhranlarla kavrulan ümmetin sonra da insanlığın gündeminden düşürmektir.
Goldziher’i baz alarak bu yöndeki emellerini gerçekleştirmeye çaba gösteren aklını hüccet edinmiş, örümcek beyinli kimi Modernist sözde din adamı, maalesef süslü laflarla Müslüman gençliğin gündemine girmeyi başarmış, ilahiyat camiası başta olmak üzere üniversiteleri mahfil edinmiş durumdalar. 
Bu bağlamda Sünnet savunmamızı yapmaya devam edeceğiz ve sünneti hedef haline getiren cephe ile ilmi mücadelemizi sürdüreceğiz. Hiç şüphesiz vahyi pratize eden Hz. Resulullah’ın (s.a.s.) sünneti İslam’ın ikinci kaynağıdır ve Yüce Allah, Kur’ân’ı koruduğu gibi sünneti de korumuştur. Bununla ilgili yazımızı gelecek sayılarda yayınlayacağız inşallah.
Allah’ın selamı Hakka tabi olanların üzerine selam olsun.
Bu yazıda Dr. Mustafa Es-Sibai’nin Es-Sunnetu ve Mekanetuha fit-Teşri el-İslami adlı kitabından faydalanılmıştır.

 

logo
Bugünün ihyasından yarının inşaasına
Bize Ulaşın

0(216) 612 78 22

0(216) 611 04 64

vuslat@vuslatdergisi.com

Ihlamurkuyu Mah. Alemdağ Cad.
Adalet Sok. No:11 P.K 34772
Ümraniye / İstanbul